GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
9 Ocak 2019 Çarşamba

Ağ Toplumu

On sene önce şöyle bir şey yazsam doğru olurdu: Siyasal çevrede demokratik sistemin yönlendiricileri arasında en önemli konumda bulunan kitle iletişim araçları, bu alanı yönlendirerek değiştirme konumunda önemli yer tutuyor.

Ama bugünün doğrusu; Sosyal medya sadece siyasi kadroların mesajlarını halka ulaştırmakla kalmaz, aynı zamanda siyasi sistemi denetleme işlevi de görür.

Sosyal medya, bireylerin internet kaynaklarını kullanarak oluşturdukları sanal hesaplar üzerinden düşünce ve fikir üreterek bu içerikleri paylaştıkları ve her türlü konunun değerlendirildiği sanal tartışma platformları olarak tanımlanıyor günümüzde…

Hem geleneksel hem de sosyal medya, toplumun siyasal bilgi edinme ve siyasal ilgi düzeyini artırmasına da katkıda bulunurlar. Bu durum seçim dönemlerinde kitle iletişim araçlarının taşıdığı siyasi önemde görülür.

Siyaset biliminde öğrendik ki, siyaset bireye iletişim kanallarını kullanarak ulaşır ve onu toplumsallaştırır. Bu durum sosyal bir çevrede gruplar arasında da daha aktif izlenebilir, iletişimi yönlendirir, ikna eder ve duygulara seslenir. Siyaset, iletişimin bu özelliklerini kullanarak amacına ulaşmaya çalışır. Sosyal medya yoluyla yapılan iletişim, burada kitleleri yönlendirmek, verilen mesaja inandırmak ve duygularıyla hareket etmelerini sağlamak için kilit bir rol üstlenir.

Evet efendim. Gelen öneriler ve kritikler üzerine bugün de sosyal medya üzerinden gidiyoruz.

Medya ile siyaset arasındaki ilişkiyi “Medya Demokrasisi” isimli kitabında inceleyen Thomas Meyer, siyasetin medya eliyle yönlendirildiğine şöyle dikkat çekmektedir: Siyaset, medya sisteminin etkisi altına girer girmez medyanın baskısı önemli ölçüde hissedilir, siyaset medyanın değişime zorlayan yenilikçi kurallarına bağımlı hale gelir. Medya sisteminin mantığı siyaseti yönlendirirken yalnız, siyaset ile diğer kurumların ilişkisini kendine göre yapılandırmaz, siyasal süreci “üretim” düzeyinde, yani siyasal alanın diğer kurumlara nazaran, emsalsiz bir biçimde  ortaya çıktığı düzeyde yapılandırır. Medya kurumunun mantığı, siyasal kurumu yeniden dizayn ederek, onlara yeni anlamlar vererek ve medya sistemine yeni yapısal öğeler ekleyerek hem kendini geliştirmek hem de başta siyaset ve kamuoyu olmak üzere tüm kurumları yönlendirmektir. Böylelikle siyaset, medya kurumuna sistemsel olarak koşulsuz teslim olacaktır. Medya, siyaseti istediği doğrultuda yönlendirme işlevini zor kullanarak yapmamakta, siyasi aktörlerin iktidar tutkusu, medyayı kullanma istek ve arzusu sömürüye boyun eğmeyi de beraberinde getirmektedir.

Meyer 2014’de dilimize çevrilen bu kitabında kuşku yok ki, genel olarak konvansiyonel medyayı tanımlamaktadır. Ancak iddialarını sosyal medyaya da taşımak olasıdır.

Ama, fakat, lakin…

Bir bilgi etrafında karşılıklı tartışma süreçlerinin yaşandığı bir ortamın bulunduğu ve kontrolün genel itibariyle kullanıcılarda bulunduğu bir iletişim süreci bulunmaktadır. “İçeriğin kullanıcılar tarafından oluşturulması” kavramının ne şekilde tanımlanacağına ilişkin Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) tarafından kabul edilen üç kriter bulunmaktadır.

Bunlar; üretilen mesajın her birey tarafından rahatlıkla ulaşılabilecek bir internet sitesi, blog veya sosyal medya sitelerinde güvenilir bir şekilde yayınlanıyor olması, üretilen mesajın orijinal ve doğru kaynaktan geliyor olması ve uzman kurum, kuruluş veya kişilerin kurumsal olarak yapmış oldukları faaliyetlerin dışında bir içerikte olmasıdır.

Sosyal medya, kabul edin ya da etmeyin içinde bulunduğumuz zamanı, ekonomi, siyaset, sosyal ilişkiler, kültür gibi yaşamımızın her alanını köklü bir dönüşüme tabi tutmaktadır. Bu bağlamda teknolojik paradigma, zaman mekan ve ilişkiler örgüsünü kesin ve etkili bir değişikliğe uğratmış ve yeni algılar oluşturmayı başarmış ve algıları hayatımızda kullanılacak olgular haline getirmiştir. Teknolojik gelişmeler, kamuoyunun unsuru olan toplumsal yapı ve kurumları, kamuoyunu oluşturan öğeleri etkin bir dönüşüme tabi tuttuğundan içinde yaşadığımız toplumu, ağ toplumu haline getirmiştir. 

Evet burada sihirli sözcük budur: Ağ Toplumu…

Ağ toplumu olarak ifade edilen bu toplum yapısı daha önceki oluşum ve kurumların etkisini aşarak, dünyada çok kısa sürede kendine yaşam alanı bulmuş ve toplum yapılarını dönüştürmeye başlamıştır.

“Toplumu değiştiren itici gün sosyal medyadır” sözüne aynen katılıyorum.

İlk zamanlarda haber alma gibi basit iletişim tekniklerini kullanan internet, özellikle sosyal medya araçlarının ,facebook, twitter, instagram ve son dönemde de whastapp gruplarının yaygınlaşması ile artık bir sosyal iletişim ve etkileşim aracı haline gelmiş, her alanda, özellikle de yönlendirme ve dönüşüm bağlamında gücünü kanıtlamıştır.

Sosyal medya kavramının hayatları etkilemesiyle, toplumsal yapı içindeki ilişkiler ve aktörler, boyut, işlev ve söylev değiştirmeye başlamıştır. Bireysel, yüz yüze iletişimin yerini sosyal medya üzerinden gerçekleştirilen sanal ilişkiler almıştır. Bu durum sosyal iletişimin aktörlerini değiştirmiş ve iletişim kurulan birey sayısını artırmıştır ve böylelikle klasik toplumsal olmayan bireyin yerini sosyal iletişimi yüksek, toplumsal statüleri olan fertler almıştır.

Sosyal medya zaman ve mekân sınırlaması olmadan, yüksek bir etki gücü olan, büyük kitleleri kısa sürede organize eden, paylaşımın ve tartışmanın esas olduğu bir iletişim şeklidir. Sosyal medya, teknolojinin en son halini kullanan, sosyal iletişim diline hakim kelimelerle çalışan, görsel ve ses dosyalarını topluma hızlı bir şekilde aktaran bir yapıya sahiptir. Bu özelliğinden dolayıdır ki, bireyin içinde bulunduğu her ortamı, kamuoyu ve siyasal çevreyi en çok yönlendiren medya ortamıdır. Sosyal medya elit ve yerel kimlikleri ortadan kaldıran, yüksek derecede paylaşımın gerçekleştiği, güncel medyanın yeni bir türü olarak fırsatlar sunan en yeni fikirlerden biridir.

Sosyal medya, kavram olarak çok geniş tabanlı bir terimdir. Bu kavramın temel unsuru geleneksel medyanın yaptığı gibi, tek noktadan çok sayıda kişiye yayın yapmaktan çıkıp, çok noktadan çok kişiye yayın yapmaya geçmiş olmasıdır. Yani geleneksel medya yayıncılığını bırakıp, çok sayıda kişiye çok kısa sürede ulaşılabilen sosyal medya alanına geçilmiş olmasıdır.  Sosyal medya için yapılan kavramsal tanımlamalar arasında, sosyal medyayı basitçe işbirlikçi, kullanıcı, yaratıcı, online, her bireyin diğer birey gruplarını etkilemesini olanaklı ve kolay kılan yüksek derecede erişilebilir iletişim teknolojileri ya da teknikleri olarak tanımları da görebiliriz.

Bireylerin sosyal medyada birbirleriyle etkileşimde bulunmasının sosyal ağlarda gerçekleştiğini ve sosyal medya kavramının da baskı grupları tarafından amaçları doğrultusun da örgütlü bir şekilde kullanılması anlamına geldiğini de söylemek mümkündür.

Sosyal ağlar, bloglar, mikro bloglar, whatsapp grupları, forumlar gibi internet siteleri insanlara aradıkları içeriklere ulaşma imkanı sunmaktadır. Ayrıca ortak bir etkileşim ve paylaşım da sağlamaktadırlar.

Sosyal medyanın kendisi başlı başına bir baskı aracı haline ulaşmıştır. Günümüzün gerçeği budur.  Yerelde kalmış, cılız seslere ifade özgürlüğü kazandırarak, ulaşılmazlığın esaretini kırmış etkileşimi ve baskısı olağanüstü bir platform haline gelmiştir.

Bunu kabul etmeyenin siyasette ve hayatta başarı şansı yoktur. Bence…

Bu mevzuya devam edeceğim… Ama sadece olumlayarak değil tabii ki..