GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Oya DEMİR
YAZARLAR
24 Ağustos 2017 Perşembe

Adalet Yürüyüşünden, Adalet Kurultayına

Nasıl ki gün insanların çevresini aydınlatırsa

Ve küçümsemelerden çıkan ışıkla,

Alacakaranlıkta görüntüleri birleştirir,

Bu bilgidir, zihnin derinliklerine varan...

(Kendileriyle Savaşanlar, Stefan Zweig)

Bir iki gündür, gittikçe artan bir şekilde, bir atlet muhabbeti sürüyor. Aslında konu atlet değil tabii ki, CHP Genel Başkanı’nın bu fotoğrafının çekilmesi. Ve bunun yayınlanması. O sabah gazeteyi elime alıp, fotoğrafı gördüğümde, ne düşündüm, hiç hatırlamıyorum. Aslında ne düşündüğüm kimin umrunda, ya da normal şartlarda; fotoğraf ile ilgili kimin ne yorum yaptığı, ne düşündüğü umrumuzda olur muydu?

Normal şartlarda; yani sorunsuz, olaysız, problemsiz herhangi bir gün, insanların günlük yaşantılarını, arkadaşlarını, işlerini, haftasonu programlarını konuştukları, güldükleri, mutlu oldukları normal bir dünyada, bir baba ile kızının yemek yerken, anıları çoğaltmak için belki de habersiz çekilen bir fotoğraf önemli olur muydu? Normal şartlarda; bu fotoğraf hayatımızı etkiler miydi? Konuşur muyduk? Hiç ama hiç sanmıyorum. O fotoğraf çekilirdi ve günü geldiğinde çıkarılır bakılır ve o an hatırlanırdı.

Ya şimdi? Nerede ise herkes bu fotoğrafı konuşuyor. Peki önemli mi bu fotoğraf karesi? Önemli olan çekildiği yer, ortaya çıkmasına neden olan çevre, toplum, ülke şartları değil mi?

Normal şartlarda tabii ki bunlar önemli, ama biz ne zamandır toplum olarak, ülke olarak, dünya olarak normal şartları yaşamıyoruz, yaşayamıyoruz. Bir yanda en güzel olduğumuz durumu ayarlayıp, sosyal medya üzerinde sanal hayatlar yaşıyor, diğer yanda en derinde, en yoğun şekilde yaşadığımız, en canımızı yakan acıları iki günde unutuyoruz...

Yaşıyor, unutuyor sonra dönüp bir anda herşeyi bir kumaş parçasına bağlıyoruz. Şimdi de yıllardır yaptığımızın bir başka şeklini yapıyoruz, yine bir kumaş parçasını bir fotoğrafa bağlayıp, anlamlar, ötekiler yüklüyoruz. Aslında; sadece bir fotoğraf. Ülkemizdeki milyonlarca evde, her gün yaşanan bir sahne. Bir baba kız, yemek yiyor. Ama bu fotoğraf bir evin içinde çekilmedi değil mi?

Bir yürüyüşte çekildi. Gönül isterdi ki, bu yürüyüş bir baba kızın haftasonu gezmesi olsun. Olmadı, olmuyor. O yürüyüş, adalet yürüyüşü şimdi adalet kurultayına gidiyor.

26 - 29 Ağustos 2017 tarihleri arasında Çanakkale’de tarihin en büyük Adalet Kurultayı gerçekleştirilecek. Yaşam, eğitim, inanç, medya, seçim, geçim, mahkeme ve devlette adalet olmak üzere 8 ana başlık. Aynı zamanda; kültür sanat, ötekileştirilenler, sivil toplum, göçmen ve mülteciler, cezaevleri, toplumsal huzur, kentleşme ve insan, doğa hakları, adalete erişme hakkı, insan hakları, bitkisel üretim, ekonomi, hayvansal üretim, tarım işçileri, spor, engelliler enerji ve birbirinden önemki pek çok konuda farklı çalıştaylarda adalet tartışılacak.

Geçmiş dönemde haksızlığa hukuksuzluğa uğrayanların anıldığı Hafıza Sokağı, isteyenlerin isimlerinin yazılacağı, adalet için bir tuğlada sen koy ‘Adalet Anıtı’, katılımcların hikayelerini paylaşabilecekleri ‘Adalet Kutusu’ ve ‘Fikrini Söyle’ bölümlerinin de yer alacağı kurultaydan bütün içeriğine bakıldığında, çok farklı, yararlı, en önemlisi umut veren sonuçlar ortaya çıkabilir.

Sonuçları nasıl, nerede değerlendirilir, hayatımızda ne değiştirir bilmiyorum. Tek bildiğim ve umut ettiğim; acıları, kayıpları iki günde unutmayı, yaşadıklarımızı bez parçalarına bağlamayı, anlamlandırmaya çalışmayı bir kenara bıraktığımız, ortak bir akıl çerçevesinde buluştuğumuz, saygılı bir dil geliştirdiğimiz ve işsizlik, ekonomi, çocuk evlilikleri, toplumsal cinsiyet eşitsizliği, kişisel hak ve özgürlükler, sağlık, eğitim, sanat, kültür, tarım işçiliği, emeklilik hakları vb gibi sorunların çözüldüğü aydınlık bir geleceği bir an önce yaşamaya başlamamız...

Sonuçları nasıl, nerede değerlendirilir, hayatımızda ne değiştirir bilmiyorum. Tek bildiğim ve umut ettiğim kurultayı düzenleyen, kurultaya katılan, benim gibi katılamayıp takip eden, eleştiren, doğru bulmayan, ilgilenmeyen, her kim olursa olsun herkesin bu sonuçları doğru okuması, anlaması. Hiç haberi olmayanların doğru bilgilendirilmesi.

Sonuçları nasıl, nerede değerlendirilir, hayatımızda ne değiştirir bilmiyorum. Tek bildiğim ve umut ettiğim dün akşam bir TV programında Sayın Kılıçdaroğlu’nun bir parti genel başkanı olarak değil, bir baba olarak çok içten söylediği ve benim bir anne olarak içimi acıtan, gözyaşları ile dinlediğim cümlesinin bu ülkenin hiç bir yerinde tekrarlanmaması. İçim acıyarak dinledim; ‘eline kına yakıp, oğlumu askere göndereceğiz. DÖNERSE düğünümüz var. O fotoğrafta kızı ile yemek yiyen, bir amaç uğruna günlerce sıcakta yürüyen aynı baba, dün kimbilir ne kadar içi acıyarak, yetiştirip bugüne getirdiği, vatan görevine gidecek oğlu için DÖNERSE dedi. Evet bu ülkede vatan görevini yapmaya gidip, dönemeyenler var. O baba, kumaş parçalarına çok takıldığımız için özellikle yazıyorum, çok şık takım elbisesi içinde; çok net, çok anlaşılır bir şekilde bu ülkenin en acı yarasına parmak bastı.

Adalet yürüyüşünden Adalet Kurultayına... Sonuçları nasıl, nerede değerlendirilir, hayatımızda ne değiştirir bilmiyorum. Tek bildiğim ve umut ettiğim; hangi siyasi partiden olursak olalım, neye inanırsak inanalım, cinsiyetimiz, yaşımız, eğitimimiz, kariyerimiz, ünvanımız ne olursa olsun sonuçları doğru okuyalım. Anlamaya ve hayatımızı, ülkemizin her karesini olumlu etkileyecek, güzelleştirecek, her vatandaşın hayat kalitesini arttıracak bir sonuç çıkarmaya çalışalım.