GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
31 Ekim 2019 Perşembe

ABD-Kürt müttefikliği

ABD emperyalizmi, Ortadoğu’da yükselen Kürt-ABD işbirliği üzerine, yeni bir tartışmaya yol açtı; Sosyalistler hangi koşullarda emperyalistlerle işbirliği yapabilir?

Mesela Zizek’e göre; ABD emperyalizmine karşı durmak için Kürtlerden kendilerini feda etmelerini istemek, hiç doğru değil.

Böyle bir işbirliğine benim de hiç itirazım olmazdı; HDP’liler, Kürt hareketinin Marksist öncüleri ve diğer sosyalistler, anti-emperyalist teranelerle ahkâm kesiyor olmasalardı...

İşine geldiği zaman Erdoğan veya Trump ile kol kola girebiliyorsan, bu tutumun gerektirdiği gibi konuşacaksın. Kapitalist sistemin “yarı-periferi” ülkelerinden biri olmak için mücadele ettiğini, Suriye’nin petrolüne çöken ittifakın ortağı olduğunu, “efendi gibi” söyleyeceksin. Hem nalına hem mıhına olmuyor, kardeşim...

Her ne kadar “emperyalizm” deyip duruyorsam da, yeni Dünya düzeninde “emperyalizm” kavramına pek yer olmadığını düşünenlerdenim. Bu kavramın anlamı kaydı, içeriği boşaldı. Yeniden tanımlamak gerekiyor.

Neyse, zaten “anti-emperyalizm” diyenlerin “Kürt sorunu ve devrimci tutum” paradoksundan kaynaklı bir meseleyi tartışıyoruz.

Mücadelesini anti-emperyalist tezlere dayandıranlar, emperyalistlerin verdiği para ve silahla mücadele ettikleri zaman, kurdukları devlet neye benzer?

Öncelikle, uluslararası kapitalist sistemin kabul edeceği bir devlet olması gerekiyor. Yani sistemin devletlerine benzemesi gerekiyor.

Tepede bir yönetici zümresi, yönetim biçimini belirleyen bir mutabakat metni ve siyasal program, kapitalistler tarafından donatılmış bir ordu, uluslararası finans kuruluşlarının denetiminde sisteme entegrasyon programları, uluslararası kuruluşlara üyelikler vs…

Gerçek şu ki kurulan her devlet sistemin parçası oluyor. Burjuvazi devlete hâkim oluyor, sol da muhalefete... Küresel Dünya düzeni böyle… Sosyalistler Küba’ya gidip nostalji yapabilir.

Ve mülkiyet-iktidar-para üçgeninde oluşan sistem, uygarlığın getirdiklerinden ibarettir. Yeryüzünde her dört insandan üçü yoksul ise, bu yüzdendir.

Postmodern zamanların mikro milliyetçilik üzerinde yükselen yeni sosyolojisi, uluslararası kapitalist sistemin yeni örgütlenme modelinin gereğidir.

Yeni Dünya düzeninde, yoksulluk derinleşerek devam edecek. Mikro milliyetçilikten zuhur eden devletler birbiriyle daha çok savaşacak. Belirsizlik, bütün süreçleri belirleyen olacak.

Tükeniş çağındayız; değerler sistemi çöktü. Bildiğimiz doğruların gerçeklikle bağları koptu.

ABD-Kürt ittifakı, yeni gerçeklikte ifadesini buluyor. Fakat bunu kim, nasıl söyleyecek?