GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Dr. Berna BRIDGE
YAZARLAR
19 Mayıs 2019 Pazar

19 Mayıs’ın 100. Yılında Atatürk… Yüce hedefler ve ulusal vicdan

“Atatürk, kişileri ve toplumları yüce hedeflere sevk eden değerler ve erdemler olarak hem kişisel hem de ulusal vicdandan söz ediyordu.”

Bu yıl 19 Mayıs’ın, Atamızın bağımsızlığımız için Samsun’a çıkışının 100. Yılını kutluyoruz. Büyük heyecan içinde… Ben de bu güzel gün için; Atamızın sınırlarımızı aşan, başka ülkelerde derslere konu olan liderliğiyle ilgili araştırmalar yapmış, bu örnek liderliği dünya toplumuyla paylaşmak için İngilizce bir kitap yazmış, Türkçe’ye de çevirisi yapılmış, Atamıza emek vermiş bir akademisyenle, Genç Atatürk kitabının yazarı George Gawrych’le bir söyleşi yaptım.

ABD, Baylor Üniversitesi, Tarih Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. George W. Gawrych’i yazdığı Genç Atatürk kitabını okuduğumda yazdıklarıyla tanıdım. Geçen hafta 19 Mayıs’ın yüzüncü yılı nedeniyle Texas’ta beni ve oğlumu güler yüzü ile karşıladığında onu bizzat tanımanın mutluluğunu yaşadım. Heyecanlıydım. Ona Atatürk’le ilgili soracağım çok şey vardı. İlk dikkatimi çeken üzerinde Atatürk resmi ve imzası olan kravatı oldu. Türkçe “Hoş geldiniz” ile başlayan sıcak tanışmamız, onun Atatürk’le ilgili yıllara yayılan araştırmasıyla ilgili ayrıntılarla devam ederken bu arada Gawrych’in ilginç yaşam öyküsünü de dinledim, Baylor Üniversitesini birlikte gezdik. Sohbetimiz eşi Joan’un hazırladığı harika bir öğle yemeğinde devam etti.

İkinci Dünya Savaşı sırasında Gulag Takım Adalarında esir yatmış Polonyalı, asil bir aileden gelen anneyle yine İkinci Dünya Savaşında çeşitli işkencelerden geçmiş Polonyalı asker bir babanın oğlu Gawrych. İkisi Rusya’da, tutsak bulundukları Ruslar tarafından serbest bırakılıp İngilizler için İtalya’da savaşıp, savaştan sonra İngiltere’de birbirleriyle tanışmış. Londra’ya taşınan çift oğulları George Londra’da doğduktan dokuz ay sonra ABD’ye göç etmiş. Londra’da doğup ABD’de büyüyen Polonyalı Gawrych’in yaşam öyküsü bir noktada onu Atatürk’le birleştirmiş...

Atatürk’e ilginiz nasıl başladı?

Amerika’da Katolik, Polonyalı, çift dilli bir Amerikalı olarak büyüdüm. Kendimi hem Polonyalı hem Amerikalı hissettim. Eğitimimi tamamen farklı bir kültür üzerine yaparak kendimi geliştirmek istedim ve Michigan Üniversitesinde Osmanlı tarihi üzerine doktoramı tamamladım. Askeri bir okul olan US Command and General Staff College’da bulunduğum on sekiz sene esnasında yüzden fazla ülkeden gelen binlerce subaya sivil kadroda hocalık yapıyordum. Bana “Orta Doğu’da modern savaş”la ilgili bir ders vermemi istediler. Atatürk’ün Kurtuluş Savaşına liderlik yaptığını biliyordum. Michigan Üniversitesinde doktoramı yaparken üniversitenin Atatürk’ün devlet adamlığı üstünde durduğu ve öncesiyle ilgili pek bilgi olmadığını fark ettim. Dersimde Kurtuluş Savaşını işlemeye karar verdim. Bu kolejde yıllar içindeki gözlemim yaklaşık tüm subayların Atatürk’ün bir dahi olduğunu söylemeleriydi. Atatürk’ün Kurtuluş Savaşında ne yaptığını anladıktan sonra onu bir lider olarak daha fazla takdir etmeye başladım.

Atatürk’ü araştırma süreciniz?

Hakkında sayısız yayına karşın, asker Atatürk’ü sistemli bir şekilde inceleyen Batılı bir araştırmacı bugüne dek çıkmadı. Dahası, hiçbir Batılı bu konudaki askeri arşivleri, hatta Türkiye’deki diğer arşivleri araştırmamış durumda. Ben bu boşluğu doldurmak için araştırmamın büyük bir bölümünü Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Dairesi, Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü, Başbakanlık Cumhuriyet arşivleri, Cumhurbaşkanlığı Atatürk arşivi ve Başbakanlık Osmanlı arşivlerinde çalıştım. Bu arşivler temelde Arap alfabesiyle yazılmış el yazısı Osmanlıca belgeleri içerir. Bu bakımdan yalnızca Latin alfabesindeki yayınlardan yararlanan Atatürk araştırmacılarının çoğunun erişemediği kaynaklardır.    

Atatürk’ün liderliğiyle ilgili ne söylemek istersiniz?

Genç Atatürk kitabım/araştırmam İstiklal Harbinde bir yandan savaşırken bir yandan da cumhuriyetin inşasıyla uğraşan bir askeri kumandan ve siyasal önder olarak Atatürk’ün rolünü inceliyor. Bu Milli Mücadele’nin son yılında, Atatürk’ün resmi olarak iki unvanı vardı: Geçici bir hükümetin başkanı ve ordunun başkumandanıydı. Sakarya Muharebesi ve Büyük Taarruz ve Takip esansında emirler verdi. Bu itibarla çağdaş önderler arasında Atatürk, tıpkı devlet başkanları olarak taktik muharebeler de yönetmiş Büyük (II.) Frederick ve Napoleon gibi siyasi önderlikle muharebe kumandanlığını şahsında başarıyla birleştiren küçük bir azınlığa mensuptur.

Atatürk’ü bu iki liderle karşılaştırdığınızda gördüğünüz fark nedir?

Bu isimlerden ikisi de, güçlü devletlere hükmetmiş ve geleneksel savaşlarda çarpışmışken, Atatürk tamamen özel ve çok zor koşullarla karşı karşıya kalmıştı. İlkin, bir yandan kendini parçalanmış bir ulusun direniş hareketinin meşru lideri olarak kabul ettirmeye çalışmış, bir yandan da etkili bir hükümet kurma, dağılmış bir orduyu yeniden oluşturma ve büyük bir savaş için halkı seferber etme mücadelesi vermişti. Atatürk Kurtuluş Savaşında birçok strateji kullanmıştır. Dolayısıyla, İstiklal Harbi yüzyılın ilk büyük kurtuluş savaşı oldu ve Atatürk bu mücadeleden, yetenekli ve hünerli bir lider olarak hak ettiği ünle çıktı.   

Kitabınızda Atatürk’ün liderliği ve onun yüksek duygusal zekasıyla ilgili bağlantı kuruyorsunuz…

Atatürk’ün zihinsel ve kişisel gelişimine nüfuz edebilmek için, onun askeri yayınlarını, özel defterlerini, resmi rapor ve yazışmalarını, emirlerini, mektuplarını ve konuşmalarını tahlil ettim. Bu kaynaklar Atatürk’ün neyi nasıl düşündüğünü çözmeye yardım etti. Atatürk’ün yazıları ve konuşmalarında çok sık kullandığı üç terim veya kavramı gördüm: His, dimağ, vicdan.  His Atatürk’ün zihni ile “kalbini” ilişkilendiren insani duygudur. Duygular insan psikolojisinin ayrılmaz parçasını oluşturur ve bir lider olarak Atatürk, kendi duygularıyla başkalarının duygularını, bugün yaygın olarak duygusal zeka veya sezgisel anlayış olarak adlandırdığımız bir beceriyle birleştirmeyi başarmıştı. Duygusal zeka, etkili bir halk lideri olmak açısından temel önem taşıyordu ve Atatürk insan ruhunu araştırmak ve kavramak için zaman ve çaba harcamıştı.  

Yukarıda sözünü ettiğiniz “Vicdan”, bugün etik değerler dediğimiz kavramın temeli…

Atatürk, vicdanı bireylerin ve toplumun iyiyle ve kötüyü ayırt edebilmesini sağlayan, eylemlerine karar verirken onlara kılavuzluk eden manevi bir pusula olarak anlıyordu. Atatürk, kişileri ve toplumları yüce hedeflere sevk eden değerler ve erdemler olarak hem kişisel hem de ulusal vicdandan söz ediyordu. Fazilet ve ahlakı, vicdanla ilişkilendiriyordu. Atatürk’te “His, dimağ, vicdan”, her üç unsur da, birbiriyle sürekli etkileşim halindeydi. İyi bir dinleyici ve gözlemciydi. His, dimağ ve vicdan, beraberce, Atatürk’ün kişiliğini ve hedef odaklı yaşamını biçimlendirmeye yardım etti ve İstiklal Harbinden sonra Atatürk, Türk Devrimini bu üç eksen doğrultusunda gerçekleştirdi.

19 Mayıs’ın yüzüncü yılını kutladığımız bu yıl bizim için özellikle çok önemli. 19 Mayıs için söylemek istedikleriniz…

19 Mayıs 1919 Yeni Türkiye’nin ve Cumhuriyetin temellerini temsil eder. O gün, Mustafa Kemal askeri bir komutan olmaktan milli mücadele için bir siyasi lider değişimine başlamıştır; kısaca hem komutan, hem siyasi lider olarak iki şapkayı aynı anda giymeye başlamıştır. Şiirsel bir yaklaşımla, Birinci Dünya savaşının topları Osmanlı İmparatorluğunu yok etmeye yardımcı oldu. Küllerinde Atatürk halkın yürek atışlarını duydu ve onların bağımsızlığa, dünya topluluğunda saygınlığa ulaşmalarında liderlik etti. Cumhuriyeti kurduktan sonra bir dizi etkileyici devrimle Türkiye’yi dinamik bir ülkeye değiştirecek toplumsal bir değişime liderlik etti. Bugün Türkiye hala bağımsız ve ülkü/hedef olarak “Yurtta Barış, Dünyada Barış” söylemiyle insani değerler yaratmak için mücadele etmekte. Atatürk’ün başarıları ve mirası hem ulusal hem uluslararası anlama sahip.

Kurtuluş Savaşını kazandıktan sonra, 4 Eylül 1923 günü Atatürk yeni Türkiye ile ilgili hedefini şöyle belirtti: 

Memleket behemehal (kesinlikle) asri, medeni ve müteceddit (yenilenen) olacaktır.