GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
'İçimiz dışımız bir bizim'
20 Ocak 2018 Cumartesi 00:00

'İçimiz dışımız bir bizim'

Hanzade Ünuz, “Banu Kurt Bebek Atölyesi”ni kuran Banu Kurt ile konuştu…

Bugün yarıyıl tatilinin ilk günü…

Anne babaların 15 günlük etkinlik maratonu başlıyor.

Çocukları için farklı ve anlamlı bir etkinlik düşünen ailelere çok sevimli bulduğum bir önerim var.

Banu Kurt Bebek Atölyesi’ni  keşfedin.

Soyadı Kurt,  kendi bu kadar kuzu birini tanımak kolay mümkün olmaz diye düşünüyorum.

Banu  Kurt doğuştan hayalperest bir kadın.

İzmirli çocuk ruhlu bir yetişkin.

2008 yılında tesadüfen dikiş dikmeye ve bez bebek yapmaya başlıyor.

Çevresine hediye ettiği bu bebekler çok beğeniliyor.

Siparişler almaya başlıyor.

Hiçbiri bir başkasına benzemeyen, tamamen doğal malzemelerden yapılan el yapımı bebekler bunlar.

İnsanı çocukluğuna taşıyan, eski bir arkadaşını bulmuş gibi hissettiren, içini gülümseten bebekler...

Banu Kurt hem bebek yapıyor, hem de bebek yapımını öğretiyor.

Karşıyaka’da masal gibi bir atölyesi var.

Hani masallarda kurabiyeden, pastadan evler vardır ya….

Banu Kurt bebek Atölyesi de öyle bir yer.

Sevgi ve iyilik dolu minik bir atölye.

İşte Banu Kurt o atölyede çocuklarla bebek çalışıyor.

İsteyen anne ve babalar da katılıyor çalışmalara.

Unutulmayacak anlamlı zaman geçiriyorlar birlikte.

Banu Kurt mükemmeliyetçi Barbi bebeklere çok gıcık oluyor.

Mükemmeliyetçi anne babalara da öyle…

Banu Kurt Bebek Atölyesi'nde çocuklar kendileri olmakta tamamen özgürler…

Bir yere yetişmek, kursa gitmek, ödev yapmak, başarılı olmak zorunda değiller.

Hayalleriyle başbaşalar.

Bebekler de öyle…

Çocuk gibi doğal, içi dışı bir hepsinin….

ÇOCUK RUHLUYUMKendimi bildim bileli bebeklerle oynamayı çok severdim, çok düşkündüm. İzmir’de doğdum, hep İzmir’deyim. Çok erken yaşta evlendim, anne olmayı çok istiyordum. 20 yaşında anne oldum. Kendim de çocuk gibiyim bir türlü büyüyemedim. Ciddi bir kadın olmak, olgunluk bana göre değil. Çocuk ruhu bana daha uygun, hayalperest olmayı seviyorum. Anne ve babamın çok yoğun iş hayatları vardı, çok yalnız bir çocuktum. Anneannemin yanında büyüdüm, aile ortamında değildim. İlkokul birinci sınıfın yazında bütün çocuk klasiklerini okumuştum. Sonra ben artık gerçek bir dünyada yaşamıyordum. Kitapların içinde hayaller dünyasına daldım, Alice Harikalar Diyarı’nda gibi hissediyordum. Her hayal kırıklığı yaşadığımda çıkışım hayal dünyasıyla oldu.

İLK HEDİYE BEBEKLERÜniversitede büro işi yapıyorum ama hayal dünyamla bağdaşmıyor pek tabii ki, disiplinli bir ortam. Coşamıyorum,  kendimi ifade edemediğim için baskı hissediyordum. Depresyona girmemek için 2008 yılında bir hobi arayışına girdim. Dikiş dikmeye hevesim vardı ama hiç bilmiyordum.  Bir dikiş makinası aldım, kendime dikiş hocası buldum ve özel ders almaya başladım. Yaş 31 o yıllar, dikiş dikmekten inanılmaz mutlu olmaya başladım. Düz bir kumaş makinaya giriyor, hayalimdeki şey olarak çıkıyor.  O süreçte arkadaşlarımın çocuklarına bebekler yaparak hediye etmeye başladım.

BARBİ BEBEKLERE KIZGINIMBir arkadaşımın kızının elindeki Barbi bebeğe bakıp, “Ben bu kadar güzel değilim” diye ağlamasına şahit oldum. Barbi bebeklere kızgınım bu nedenle, çok mükemmeliyetçiler.  Ben de o çocuğa kendisine benzeyen bir bebek yaptım ve dünyanın en mutlu kızı oldu. Her oyuncak yaptığım çocuk içimi inanılmaz bir neşe doldurmaya başladı. Sonra üniversiteden çok sevdiğim bir hocamız hediye değil sipariş bebek yaptırmak istiyorum dedi. Ben bebek yaparak para kazanılabileceğini hiç düşünmemiştim. Sonra herkes bebek siparişi vermeye başladı, sevdiklerine benzeyen bebekler sipariş etmeye başladılar. TRT’de bir programa davet edildim ve o vesileyle tanındım, bebeklerim de tanınmış oldu.

İYİLİK DOLU BEBEKLERBu esnada araştırmalar yaptım, dünyaca ünlü Waldorf oyuncak bebekleri keşfettim. Dünyadaki neredeyse bütün bebek tasarımcılarıyla temas kurdum, tanıştım, malzemeler getirttim.  Başta ülkemizde yoktu bu malzemeler ama artık rahatlıkla bulunabiliyor. Tamamen doğal  malzemeden ve el yapımı bebeklerdi  ürettiklerim.  İçinin yün olması çok önemli, çünkü yün oyuncak evin kokusunu, annenin babanın kokusunu taşıyor. Saçları da yünden yapılıyor, kıyafetleri pamuklu kumaştan dikiliyor. Ceketleri, hırkaları örülüyor, atkıları, giysileri hepsi elde yapılıyor. Böylece ben de Waldorf oyuncak bebeklere benzeyen bebekler ürettim, bebek  tasarımcısı oldum. Ama Waldorf bebeklerin yüzünde  ifade yoktur, benim bebeklerim gülümser mutlaka. Gözlerinin içi güler mutlaka. Aslında yaptığım bebekler o  anki ruh halime göre şekilleniyor, o nedenle gündemi takip etmiyorum etkilenmemek için.

BİR BENZERİ YOKBizim bebeklerimiz mutlaka işini seven insanlar tarafından yapılmalı. Sevgiyle yapılmalılar, çünkü hepsinin bir karakteri var. Elinize aldığınızda bebeğin karakterini hissedersiniz. Hepsi iyilik doludur. Ben ruh halime göre bebekler yapıyorum, siz de istediğiniz kendinize  yakın gelen bebeği alıyorsunuz.  O yüzden ben hep mutlu olsam iyi olacak (gülüyor). Keyfim kaçık olduğu zaman yüz ifadesi çalışmıyorum örneğin. Moralim iyi olduğu zaman yüz ifadesi çalışıyorum. Çünkü duygum birebir yansıyor. Yaptığım bebeklerin bir benzeri olmuyor, hepsi ayrı bebekler. Benim bebeklerim çok sade, çocuk gibi doğal. Bebeklerin içini yerleştirdiğimiz kutulara bebeğin içinde ne var onu da gösteren yün örneği koyuyoruz. O paketin ismi de “İçim de dışım gibi”. Yani dışımdan çok güzelim ama içim de güzel diyor bebekler.

SÜNNET TRAVMASINA DESTEKErkek çocuklar da bebekle oynamalı diye düşünüyorum, bu nedenle cinsiyetli bebekler yapmaya da başladım. Özellikle erkek çocukların sünnet travmasını atlatması için benden erkek bebek alınıyor, evde bebek sünnet ediliyor.  “Bak bebeğin de sünnet oldu” diye alıştırılıyor. Oyuncaklar çocukların ileride yaşayacağı hayatı belirliyor. Çocuklara silah veriyoruz, arabalar veriyoruz ileride de kıymetlileri araba oluyor. Çocuklar çok fazla oyuncağa maruz kalıyor, çocuk odalarında onlarca oyuncak var. Bütün akrabalar oyuncak alıyor ama bana kalırsa çocuk ilişki kurabileceği  bir oyuncak arıyor, bir arkadaş gibi oyuncak arıyor. Bu illa bir bebek olmak zorunda değil, bir hayvan oyuncak da olabilir. Çocuklar bir şeye bağlanmak istiyor, oyuncak bir ihtiyaç ama doğru oyuncak da çok önemli.

HEPİMİZ YARALIYIZAslında ben çocuklara yardım etmek istiyorum, belki kendime de yardım ediyorum böylece. Hepimizin içinde yaraları olan çocuklar var. Çok mutlu bir çocukluk geçirmedim ben, anne babamla birlikte vakit geçiremedim. Belki daha iyi hissetmek için böyle bir yöntem buldum, çocuklarla birlikte çocuk oluyorum. Atölyede çocuğun dünyasına dokunuyorum, asla yönlendirmiyorum, dikte etmiyorum. Sadece onun yanında duruyorum, rehberlik ediyorum. Mümkünse aile katılımını destekliyorum.

Bebek atölye çalışmalarında çocukların hayatına çok fazla müdahale ettiğimizi gördüm.  Anne babalığın çok ciddi bir iş olduğunu, çocuk sahibi olmanın çok büyük sorumluluk istediğini anladım. Asla geçiştirilmeyecek bir iş, bütün değerli zamanını çocuğa vermen gerekiyor. Şimdi atölyelere gelen anne babaları görüyorum, etkinlik yapalım bir an önce bitsin diye bakanlar var. Çocukla geçirilen doldurulması gereken bir zaman diye…  Bebek atölyelerine katılan çocuklar ise bir işi baştan sona yapmanın  mutluluğunu yaşıyor, sorumluluk taşıyor, bu oyuncağı ben yaptım diyor. Ege Üniversitesi Çocuk Gelişimi bölümünden Nilay Dereobalı  dükkanıma gelmişti, çok mutlu olmuştum. İşini çok keyifle ve hakkıyla yapan biri. Beni çok destekledi bebekler konusunda, senin çocuklarla ilgili gözlemlerin de çok kıymetli dedi.

MIŞ GİBİ HAYATLARÇocuklar ise oyuncak tasarlarken kendileri olmak, mükemmeliyetçilikten uzak olmak istiyorlar. Anneler çocuğun atölyede yaptığı bebeğe bile karışabiliyor. “Şöyle yapma, yüzü gülümsesin” diyor anne mesela. Oysa çocuk o an mutsuz ve o bebeğin de gülmesini istemiyor. Kendi duygusunu bebeğe yansıtmak istiyor ama aileler çok görsel. Her şey dışta, içe inilemiyor. Facebook benzeri hep güzel anlar yaşanıyormuş gibi yapılmak isteniyor. Şimdi kız çocuklar prenses, erkek çocuklar da prens gibi yetiştiriliyor. Mış gibi hayatlar var, çocukla geçirilen vakit de Facebook’a koymak için süslü aile fotoğraflarına yarıyor. Ama birçok anne baba da var ki anı yaşamak için geliyor atölyeye çocuğuyla…

ÖZGÜVENLİ ÇOCUKMüdahale edilmeyen çocuklar çok daha kendine güvenli oluyorlar. Çocukların hayallerine müdahale edilmemesi gerekiyor. Bu konu çok önemli ve benim çok içimi acıtıyor. “Öyle yapma, bu şekilde yap” yönlendirmesi çocukta baskı yaratıyor. Daha sonra kendisinin yerine hep birilerinin düşünmesini bekliyor. Hayal kurmayı bırakın düşünme tembeli oluyor çocuklar. Birileri hep onun yerine karar versin istiyor, birilerinin güdümünde olmak istiyor o çocuklar. Oysa özgüvenli çocuk hemen belli oluyor. Mutlu oluyor öncelikle, ne istediğini biliyor, kendinden emin. Ve huzurlu oluyor. Özgüvensiz çocuktaki mutsuzluk ve huzursuzluk hemen göze çarpıyor. Eğitim şart ama çocukların eğitim değil ailelerin eğitimi şart. Ben ailelerin çocuklarıyla ilgili kesinlikle eğitim almaları gerektiğini düşünüyorum.  Masal anlatma, hayal kurma, oyuncak yapma, origami öğrenme eğitimi gibi.

KALICI OLAN ANLARDIRNe tür oyuncaklar önerirsiniz diye soruyorlar bana. Oyuncak önermem, çünkü bütün oyuncaklar kırılır. Oysa anlar kalıcıdır, çocukla birlikte geçirilecek anlar. Çocukla birlikte oyuncak yaparak bir anı, bir hatıra kalması önemli. Çocukta o an kalacak hatıra olarak. Ben birlikte oyuncak yapılmasını, birlikte vakit geçirilmesini öneriyorum. Anı paylaşıp birlikte oynuyorlar, birbirlerini tanıyorlar. Aileler çocuklarının neyi sevip neyi sevmediğini bilmiyor.  Oyun çocukla doğru ilişki kurmak için de çok önemli.  Çocuğu bir kurstan bir kursa götürmek değil iş, ben buna çocuklar adına üzülüyorum. Çocuklar çok yorgun, ruhen de bedenen de yorgunlar.  Atölyeye gelen çocuğa “Bir yere yetişmek zorunda değiliz, rahatınıza bakın” diyorum. Her çocuk buradan mutlu ayrılıyor, çünkü çocuk olduğunu hatırlıyor. Bebek atölyesinde birlikteyken ben çocuklardan olgun olmalarını, çalışkan olmalarını, akıllı olmalarını beklemiyorum, sadece çocuk olmaları yeterli.  “Gülünü senin için önemli kılan onun için harcadığın zaman” Küçük Prens’in en çok sevdiğim sözüdür çünkü...

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 H. Demirezen
 10 Eylül 2020 Perşembe 22:52
Çocuğun kalbinin sesini duyan, onunla iletişimi kuran, sevgisini, hislerini, düşüncelerini yaptığı bebeklere aktarabilen bu zeki ve güzel kalpli kadın, çocuklarımız için gönderilmiş bir melek. Bu meleğin yaptığı bebeklerin, tüm çocuklarla buluşup tanışmasını ve hayallerine katkıda bulunmasını yürekten temenni ediyorum. İyi ki varsınız Banu hanım. Hayallerinizin gerçek olması dileklerimle..
 Seviye Ozturk
 29 Kasım 2018 Perşembe 10:02
Cok begendim Dusunceleri herseyi mukemmel.
 Yeliz yalçın
 24 Nisan 2018 Salı 23:09
Slm aleykum nasılsınız cok beğendim yazdiklarinizi 28 nisandaki etkinliğini de katılmak ve sizinle tanışmak istiyorum orda olcakmisınız...
 Ayşe Uğur
 23 Ocak 2018 Salı 18:51
Ben de yıllarca dikiş diktim, çalışmanızı çok beğendim çok anlamlı. Böyle kurslar çok faydalı, ben de çocuklarla birlikte bebek çalışmasına katılmak isterdim. Çok iyi bir iş başarmışsınız sizi tebrik ediyorum. Yazar da enfes bir konu ve kişiyle buluşmamızı sağlamış onun da eline sağlık.
 Sema Gür
 20 Ocak 2018 Cumartesi 21:39
Bunlar ne güzel cümleler ne güzel bir felsefe ve bebeklere yansıması...Bayılldımmmm
 Nihal tırnakçı
 20 Ocak 2018 Cumartesi 13:58
Çok güzel yazmışsın.
 
 20 Ocak 2018 Cumartesi 09:50
Harika.
Diğer Röportajlar